İNSANLAR kuşlar gibi uçmanın verdiği özgürlüğü keşfettiğinden beri uçuş konusunda binlerce buluşa imza atmış ve Paraşüt de bunlardan sadece biri olarak ortaya çıkmıştır. Geçmiş zamana bakılacak olursa; Hezarfen Ahmet Çelebi’nin lodoslu bir İstanbul gününde Galata Kulesi’nden İstanbul Boğazı’na tıpkı bir kuşun kanatlarına benzer bir araçla inmesi uçuş tutkusunun ilk örneklerinden biri olmuştur. Uçakla tanışmamızı Amerikalı Wilbur ve Orville Wright kardeşlere borçluyuz. 1903 yılında Wright kardeşlerin ilk uçağın temellerini atmasıyla birlikte uçak endüstrisi her geçen gün gelişerek her alanda söz sahibi olmakla birlikte hayatımızı kolaylaştırmaya başladı. Aslına bakılırsa İnsanların paraşütle tanışma hikayesi ise daha maceraperest ve adrenalin doludur.
Paraşüt; bana göre insanların uçma isteğini daha maceracı ve adrenalini yüksek bir seviyede tutmaya yardımcı olan bir araçtır. Teknik anlamda paraşüt, bir nesnenin atmosfere açık bir yerden havanın kaldırma kuvvetinin etkisiyle yavaş bir şekilde inmesini sağlayan araçtır. Günümüzde kullanılan paraşütlere benzeyen paraşüt Fransız mucit Louis Lenormand tarafından keşfedilse de paraşüte benzer çizimleri Leonardo da Vinci’nin zamanında görmekteyiz.
Günümüzde ise dünyanın farklı yerlerinde yamaç paraşütü bir spor formunu alıp spor tutkunları için alternatif bir spor dalı oldu. Şuan bile belli noktalarda yamaç paraşütü olmakla birlikte kimsenin pek bilmediği Japonya’daki Fuji Dağı ve Himalayalar’daki Everest yamaç paraşütünün yapıldığı ekstrem noktalar olarak gösterilebilir nitelikte Ülkemizde ise “paraşütle atlama yerleri nerelerdir?” diye sorarsanız ilk olarak Fethiye Babadağ ilk aklıma gelen yerdir