İnsanı diğer canlılardan ayıran akıl yürütme ve düşünce özelliğidir. Beynin fonksiyonlarından biri olan düşünmek bir eylemdir. Akıl belli bir konuda bize karar verme olanağı sağlar. İyiyi kötüyü ayırt etmemizi, yaptığımız hareketlerin bize kazançlarını ya da kayıplarını görmemizi sağlar. Düşüncelerimiz hayatımızı yönlendirir. Düşüncelerimize göre hisseder ve hissettiklerimize göre seçimler yaparız.
Günlük hayatımızda verdiğimiz kararın değer ve anlam ifade edebilmesi için dayanak ve kriterlerini açıklayabiliyor olmamız gerekir. Aksi halde aklımıza her gelini söylemek düşünmek değil, düşüncesizliktir. Hayatımızın her alanında bir konu hakkında sürekli yorumlar yapıp, dururuz. Fakat yorum yaparken düşünüp mantık yürüterek yapmalıyız. Aşırı bir durum egoya girer.
Düşünce bir bakıma hayatımızın bir tohumudur. Bütün yaşamımızı yönlendiren, bütün duyguları yaşamamızı sağlayan, bazen üzülmemize bazen mutlu olmamıza neden olan şeydir. Buda beynimizin düşüncelerine bağlıdır.
Peki insan beyni nasıl çalışıyor merak ettiniz mi hiç. Beyin iki şekilde düşünce üretmektedir. Biri istemsiz dediğimiz otomatik ve düşük seviyeli düşünce şekli. Bu düşünceler günlük hayatımızda daha çok kullandığımız bilinçli olarak farkına varmadığımız alışkanlıklarımızı yönlendiren düşüncelerdir. Oturmak, yürümek, koşmak ve yemek yemek gibi. Alışkanlık haline geline gelen eylemleri düşünmeyiz. Sadece aklımıza geldiğinde ayak uydurur ve otomatik olarak karar veririz.
Diğer düşünce ise istemli, yani bilinçli ve düşünerek karar veririz. Belli bir amaca yönelik yapılır. Yeni fikirler üretmeye, bir sorunu çözmeye ve bilgileri koordineli bir şekilde sıralayıp bir anlam bulmaya yöneliktir. Dolayısı ile istemli düşünmede süreç biraz daha karmaşık hal almaktadır. Konu ne ise onunla ilgili bilgiler toplanır, bu bilgiler belirli bir sisteme göre düzenlenir ve bir karar verilir.
Araştırmalara göre; sokaktaki insan, beyin kapasitesinin %1’ini, okuma yazma ve beyin faaliyetleri ile uğraşan kişiler %4-5’ini ve dahiler %10-15’ini kullanabilmektedir. Beynimizin daha iyi kullanmak istiyorsak sol tarafını geliştirmeliyiz. Kitap okumak, resim yapmak ve müzikle uğraşmak gibi etkinlikler yararlı olacaktır.
Çocuklarımızı yetiştirirken de hazır bilgiye hemen ulaşmalarından ziyade araştırmaya teşvik etmeliyiz. Buldukları bilgiyi sorgulayan, yeni fikirler üreten ve kendi fikirlerini söylemekten çekinmeyen bireyler. Çocuklar bir düşüncesini söylediğinde “Neye göre?” sorusunu sorarak, delil göstermelerini isteyebiliriz. Düşünce veri ve bilgi odaklı olmalıdır. Bunu çocuklarımız kavrarsa fikirlerini daha iyi ifade edip sorgulayabileceklerdir.
Öğrencilerimizin girmiş olduğu uluslararası sınavlarda sonlarda yer almamız, bilim, teknoloji ve sanat alanlarındaki kısırlığımız, kitap okuma sayımızın ve patent başvuru sayımızın düşüklüğü gibi kriterler dikkate alındığında, düşünme becerilerimizin ne kadar düşük olduğu görülmektedir.
Çocukların farkındalıklarının artması için onlara “Yeni öğrendiğin bilgilerle geçmişte bildiklerin arasında nasıl bir ilişki var?” diye sormak çok işe yarayacaktır. Çünkü bilgi ve düşünce parçalarının mantıklı ve tutarlı bir şekilde bir araya getirilmesini sağlayacaktır. Bilgi birikimdir. Ve birbirinin üstüne inşa edilir. Geçmişte öğrenilmiş bilgi ile yeni bilgiler buluşur. Yeni bilgilerimiz, geçmişten gelen bilgimizi geliştirir ve zenginleştirir. Böylece, gerçeğe dair farkındalıklarımız artmış olur.
Gerçek düşünmenin temel amacı, ya bir gerçeği anlamak veya bir sorunu çözmektir. Çocuklarımıza da ürettikleri düşüncenin netice verip vermediği noktasında, “Bu düşündüklerinle hangi gerçeği anladın, hangi sorunu çözmüş oldun?” diye sormak gerekir. Kısacası sorup, sorgulayan ve olayları araştıran bir nesil yetiştirmeliyiz. Körü körüne öğrendiği bilgilerle yetinen bir nesil değil.
Düşünmek ve yeni fikirler üretmek o kadar değerlidir ki artık firmalar bunun üstüne düşmektedir. Hatta yeni fikirleri destekleyen bir çok firmada vardır. Bu nasıl oluyor peki.
İş fikirleriniz değerlendirir ve sonuç başarı ile sonuçlanırsa ön kuluçka merkezlerinde çalışmaları sürdürülmek üzere kabul edilir. Girişimci firmalar bu konuda tam destek vermektedirler.
Kuluçka merkezlerinde girişimci adaylara kütüphane, masa, koltuk, , yazıcı ve faks makineleri, telefon, internet bağlantısı, toplantı odaları, seminer salonu vb. altyapı imkânları sağlanır.
Girişimcilerin ihtiyaç duydukları her türlü desteği vermektedir. Altyapı imkânlarının yanı sıra çeşitli danışmanlıklar, eğitimler vb. destekler verilmektedir.
Kısacası bilgi ve düşünce, belirli bir birikim noktasına ulaştığında önüne kattığı her şeyi alıp götürmektedir. Bu da hayatımızda yeni dönüşümler doğurur. Yeniden doğmak, özgürleşmek gibidir aslında. Hepimiz hayatımızda yeniden doğduğumuz dönemlere ihtiyaç duyarız. Yeter ki, düşünce gücümüz buna izin versin.
Mevlana’nın düşünce üzerine söylediği sözlere bakarsak ,”Neden gözüne dağ pek büyük de ;düşünce fare gibi zayıf görünüyor?”
“Kardeşim sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun, Diken düşünür dikenlik olursun. “
“Gönlüne gelen tek bir düşünce yüzünden de, yüzlerce cihan bir anda baş aşağı devrilir gider.”
“Evlerin, köşklerin, şehirlerin, dağların, ovaların, nehirlerin; Balığın deniz yüzünden diri olduğu gibi; yeryüzünün ,denizin ,güneşin ,göğün düşünce ile hayat bulduğunu görüyorsun da , Neden körleşiyorsun ,aptallaşıyorsun da beden sana Süleyman gibi büyük; düşünce, karınca misali küçük görünüyor?”
Mevlana’nında dediği gibi hep iyi düşünmek ve düşünmekten korkmamak gerek.
Bu topraklar çok değerli bilim ve sanat insanları yetiştirmiştir. Fakat, bu insanların sayıları ne yazık ki çok azdır. Çok sayıda yıldız yetiştirmek ise yalnızca toprağın verimliliğini artırmaktan geçer. O halde, bize düşen görev anaokulundan itibaren çocuklarımıza düşünme becerilerini kazandırmaktır.